Tunus, Libya ve Mısır’dan sonra Suriye’de de halk harekeleri başlayınca bu işin kısa sürede bir rejim değişikliği ile sonlanacağına dair yaygın bir beklenti oluştu. Ancak kısa bir süre sonra bütün halk hareketlerinin aynı şekilde evirilmeyeceği ve beklendiği gibi sonlanmayacağı ortaya çıktı. Peki, Suriye’de rejimi devirme hareketi onca dış desteğe ve silahlı Suriye muhalefetine rağmen neden hala başarılı olamadı? Bunun için 5 sebep sıralanabilir.
Birincisi ve en önemlisi, Suriye aydınları, orta ve üst sınıflar silahlı muhalif hareketin daha demokratik bir Suriye yaratacağına ikna olmadılar. Bu kalkışma başlarda bahsi geçen kesimleri ciddi bir şekilde heyecanlanırdı ise de daha sonraki gelişmeler heyecanın yerini şüphe ve korkulara bıraktı. Bu şüpheler Hür Suriye ordusunun daha hür bir Suriye yaratacağına dair oluşan şüphelerden oluşmaktadır. Bu şüpheleri besleyen gelişmeler ise muhaliflerin İslamcı kimliklerinin baskın olması, çete görüntüsü vermesi, hareket içinde dünyanın farklı yerlerinden din adına silahlanıp savaşmaya gelenlerin sayısının fazla olması ve rejimin muhalefeti bastırmak için kullandığı şiddeti aratmayacak şekilde kendilerinin de sivil halka yani Esed taraftarlarına karşı şiddet kullanmaları. Suriye’de daha fazla demokrasi ve insan hakları talep eden birçok aydın, orta ve üst sınıf mensubu insanlar muhalefetin Esed’i devirmesi neticesinde ortaya çıkacak yeni yönetimin özgürlükten çok daha baskıcı ve muhafazakar olacağından korkuyorlar. Orta ve üst sınıfın yoğun olarak yaşadığı başkent Şam ve Halep’in Suriye’nin kuzeyine oranla sakin olmasının altında yatan sebep budur. Şöyle bir gerçeği de göz ardı etmemek lazım. Bir ülkenin başkentinde yani nüfusun en yoğun olduğu, aydın kesimlerin yaşadığı şehirlerde devrim ateşi yanmıyorsa halk yeterince ikna olmamış demektir. Bu durumda devrim yapmak zorlaşabileceği gibi dış güçlere daha çok ihtiyaç duyar. Üstelik aynı sessizlik sadece Şam’da değil ülkenin ikinci büyük şehri Halep’te de kendini göstermektedir. Bu arada Alevi ve Hıristiyanların Esed sonrası dönem ile ilgili güvenlik ve gelecek endişesini de hesaba katmak gerek. Muhaliflerin sıkça kullandığı slogan bu kesimleri dehşete düşürmektedir. “Hıristiyanlar Lübnan’a Aleviler mezara.”
İkincisi, Suriye hareketi Tunus ve Mısır’dakine göre daha kısa bir sürede silaha sarıldı. Bilindiği gibi bahsi geçen ülkelerde halk muhalefeti rejimlerinin aşırı şiddet kullanımına rağmen başkentlerini özgürlük sevdalıları ile doldurmaya devam etti. Şiddet gördüler ama silahlara sarılmayı inatla ret ettiler. Daha da önemlisi Mısır örneğinde olduğu gibi Sünni, Kıpti, liberal, sosyalist ve muhafazakar bütün kesimler harekete omuz omuza katıldılar. Bu da onlara hem içten hem de dıştan destek sağladı ve bu yüzden meşruiyetlerini kimse sorgulamadı. Sonuçta geniş tabanlı halk hareketi kısa sürede başarıya ulaştı ve Mübarek alaşağı edildi. Ancak Suriye örneğinde hareket çoğunlukla kitlesel olmayıp bölgesel kaldı ve başlangıçtaki gibi sivil niteliğini koruyamayıp silahlandı. Bu yüzden değişim yanlısı ilerici kesimler harekete desteği kestiler ve Suriye’nin Irak gibi parçalanacağı korkusuyla var olan rejime şimdilik kaydı ile destek vermek zorunda kaldılar.
Üçüncüsü, Suriye rejiminin yıllardır sürdürdüğü ABD ve İsrail karşıtı duruş (başka Arap ülkesinde rastlanmayan) ona ülke içinde ve diğer Arap halkları arasında belli bir saygınlık kazandırdı. Suriye muhalefeti ABD ve müttefiklerinden destek almaya başlayınca Suriye halkı ve Arapların ciddi bir kesimi bu hareketin özgürlük mücadelesi olmadığına kanaat getirdiler. Bu yüzden de muhaliflerin emperyalistlerin bir maşası olduklarına inanmaya başladılar. Dış destek verenlerin arasında Türkiye, Arabistan ve Katar’ın olması ise hareketin başarısını arttırmaktan çok harekete dair şaibelerin artmasına sebep oldu. Ve kalkışmanın özgürlük talebinden çok mezhepsel ve bölgesel çıkarların rol oynadığı güdümlü bir hareket olduğu düşüncesini besledi.
Dördüncü sebep ise Suriye meselesine uluslar arası diğer aktörlerin katılması. Yukarıda adı geçen Esed karşıtı blok bölgede çıkarı bulunan karşı bloğu harekete geçirdi. Bu karşı blok Rusya, İran ve Çin’den oluşmakta ve bölgeye etki gücü bakımından Esed karşıtı ittifakı dengeleyecek niteliktedir. Bu durum Suriye’deki hareketin başarısını engellemekte ve Esed’e iktidarı daha uzun bir süre elinde tutma şansını vermektedir.
Son olarak, Esed, babasından aldığı mirası devir alarak toplumun farklı kesimleriyle farklı nitelikte ittifaklar kurmaya devam etti. Ve böylece ülke içerisinde farklı toplum katmanları ve inanç grupları iktidarın etrafında toplanmaya devam etti. Hıristiyanlara göreceli olarak özgürlük tanımaya devam etti. Alevilere sistem içerisinde kendilerini var etmeleri için var olan alanları genişletti ve eğitimli elit kesimi büyüttü. Kendine yakın Sünni burjuvazinin gelişmesine yardımcı oldu. Esed, Alevi olmasına rağmen Sünni inancının kendini yaşaması için babası gibi engellemeler yapmaya kalkışmadı. Aksine Sünniliği rejimle barışık hale getirip devlet kademelerinde görevler verdi. En önemli başarısı ise Suriye halkını ortak davalar (Filistin gibi) etrafında toplayıp bölgede bağımsız ve güçlü Arap ulusu bilincini sürekli diri tutması. Son dönemlerde yaptığı reformlar-dar kapsamlı da olsa-özgürlük talep eden kesimlere ilerisi için umut verdi.
Neticede, Suriye’de değişim ve özgürlülük talebi güçlü bir şekilde ve halkın ciddi bir kesiminde diri bir biçimde mevcudiyetini korumaktadır. Sorun bu değişim dinamiklerinin halkın kendi kendine çizeceği bir yolla sağlanıp sağlanmayacağıdır. Dışarıdan verilen destekler, dayatma ve muhaliflerin silah kullanmaya devam etmesi Suriye halkının eylem şevkini kırıyor, değişim isteğini köreltiyor ve onurlarını kırıyor. Suriye aydınları “Rejim değişecekse bunu dış ülkeler değil biz kendi başımıza yaparız. Lütfen bize özgürlük getirmeye çalışmayın” düşüncesini sık sık dile getirilmektedirler. Bu sebeplerden dolayı Suriye’de değişim ve dönüşüm için evrime fırsat vermek lazım. Bunun için silahların susması, tarafların konuşması ve evrime işini yapması için fırsat verilmesi gerekmektedir.
Mehmet Ates
13 Haz. 2012, izmir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder