·
Başka bir hayat mümkün diyen insanlar
nihayet harekete geçti. İçinde sürekli paranın alışverişin tüketimin ve
yalnızlığın olduğu bir hayat yerine şu anda toplu yaşam alanları yeşerten
mekanlarda birliktelik ortaya çıktı. İnsanlar birbirini özlemiş. Meydanlarda
buluşmak herkese pek hoş geldi.
·
İnsanlar tek başlarına yaşamaktan, hayat
mücadelesi vermekten, hiçbir zaman değişmeyen bir rutinden ve koşturmaktan bıktı.
Sürekli okula, sınavlara ve işlere yetişeceğim derken hayat elden akıp gidiyor.
Herkes hayatını denizde sürüklenen bir tekneyi izler gibi izliyor ancak tekneyi
durduramıyor. Ya da ona yön veremiyor. Tekne nereye sürüklerse biz de oraya sürükleniyoruz.
Bu eylemler sayesinde ilk defa tekneyi az da olsa kontrol edebilme ve onu özlediğimiz
denizlere götürme şansını yakaladık.
·
Gençler, büyüklerin ciddi ve süslü
sözlerle anlattığı parlak gelecek için sadece sınavlara çalışmaları gerektiğine
dair söylemlerle büyümüş, dershane ve özel ders labirentine girmişler. Bugün
olan şey, insani olmayan bu durumdan usanmış ve köşeye sıkışmış kendi halet-i
ruhiyesinde olan geçlerin ışığın sızdığı ilk çatlaktan dışarı fırlayıvermeleridir.
·
Bugünün gençleri tutucu olamayacak kadar
dünya ile ilişki içine girmiş durumdalar. Yeryüzünde yavaş yavaş oluşmaya
başlayan ve tüm gençliği cezbeden ‘Ortak
Dünya Kültürünü tanıyor. Tadı da çok hoşlarına gidiyor. Yeryüzünün tüm
insanlarının katkısı ile filizlenen bu kültürde farklılıklar gayet normal,
çeşitlilik cezbedici, bireysel haklar gökyüzü kadar geniş, sınırlar saçma ve
dünya masumdur. Gençler artık otoriteyi
kabul etmek yerine kendi hikayelerini yazma peşindeler. Bu yüzden de devletin
de bu Ortak Dünya Kültürünü
tanımasını ve uygulamasını istiyorlar.
·
Bugünün dünyasına ve gençlerine
baktığımızda heyecan verici bir gerçekle karşılaşıyoruz. Bugün devletler eskiden
olduğu gibi nesilleri, kafalarında tasarladıkları bir hamur gibi yoğurup istedikleri
şekle sokamıyorlar. Yeni nesilleri okullar ve aileler değil yaşadıkları ülkenin
genel düzeni ve internetten deneyimledikleri Ortak Dünya Kültürü büyütüyor. Bu sebepledir ki devletler, okullar ve
bazen de aileler ellerinden alınan bu güç karşısında panik halinde gençleri
suçlamaya ve onları sıkı bir düzene sokmaya çalışıyorlar. Kendi ideolojilerini,
felsefelerini ve sistemlerini sorgulama yoluna gitmiyorlar. Devletlerin eski
sıkı ve keskin çerçeveleri insanlığı tepeden tırnağa saran İnternetle baş
etmede yetersiz kalıyor. Çünkü gençler için özgürlük her türlü kutsal
ideolojiden daha çekici hale gelmiştir. İnternetle büyüyen bu nesil, içinde
büyüttüğü Ortak Dünya Kültürünün
iteklemesiyle iktidara karşı ayaklandı. Bu ayaklanma aslında her türlü
otoriteye karşı bir ayaklanmadır. Devlete, polise, okula, aileye, paraya ve
gücedir. Bu sebeplerden dolayı bu gençler ele geçirdikleri Yaşam Vahalarına (Gezi, Kuğulu Park, Gündoğdu vb.) sıkıca sarılıp
onları kaybetmek istemiyorlar. İçindeki
düzeni lidersiz bir şekilde sağlıyor, yardımlaşıyor, paylaşıyor ve en önemlisi
herkesle ön yargısız konuşuyorlar. Ortalıkta polis, zabıta, vali yani devlet
yok. Otorite yok. Ama sorun da yok. Somut ihtiyaçlara (yeme, barınma, güvenlik
vb.) bürokrasi olmayınca hızlı çözümler bulmak kolaylaşıyor. Sanki farklı
gezegenlerde yaşayan topluluklar yeryüzünde buluşuyor ve merak içinde birbirlerinin
yaşamlarını öğrenmeye çalışıyorlar. Elbette ki sistem karşıtlığı ve daha fazla
özgürlük ortak paydasında buluşan gençler farklı siyasi fikirleri sebebi ile
gerilim de yaşıyorlar. Bu da ilişkiye yeni başlayan iki heyecanlı aşığın, iki yabancının
birbirini tanıma sürecinde havaya yayılan gerilime benzemektedir. Bu da son derece doğal bir durumdur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder