Servas Okulu ne zaman
açılıyor? diye seslenen bir çocuğun sesi ile başımı çeviyorum. Geçen sene
Servas (www.servasturkiye.org) Bizimle Yaşayın Bizimle Paylaşın çocuk programımıza (LUSUP) katılan
Tuana idi bu. Büyümüş. Sürekli gülen yüzünde yeni çıkan dişlerini görüyorum. Sevimli.
Ne güzel bir isim bulmuş bu yaptıklarımıza; Servas Okulu. Peki 6 yaşındaki bu
sevimli kızın benzettiği okul nasıl bir yer? Elbette herkesin bildiği türde bir
okul değil bu. Bu okul sebze ve meyve ağaçları ile yeşillenmiş geniş bir bahçenin içindedir. Köyün kıyısında yer alan bu evin bahçesi, sokağı, avlusu ya
da merdivenleri de okulun sınıflarını oluşturuyor. Yurt içinden ve dışından gelen
gönüllü Servas üyeleri de bu okulun öğretmenlerdir. Gönüllüler öğretmen olmayıp sadece bildiklerini çocuklarla paylaşıyorlar. Bir
anlamda dünya bilgi, kültür, sanat ve barış birikimi programın yürütüldüğü bu
okula yani Antakya'nın Ekinci köyüne akıyor. Aynı anda gönüllüler de
Antakya'nın
tarih boyunca biriktirdiği çok kültürlülük zenginliğini tanıyor ve dünyanın
farklı ülkelerindeki toplumları ile paylaşıyorlar. Bu okulda resmiyet yok.
Müfredat yok. Kayıt yok. Devam zorunluluğu hiç yok. Ve doğrudan karşılıklı
öğrenme, deneyim paylaşımı, dil öğrenimi ve kültürel değişim hayat buluyor. Peki bu okulda hangi dersler öğretiliyor? Gönüllüler
ne biliyorlarsa çocuklara onu öğretiyorlar. Ancak barış ve kültür değiş-tokuşu
programın temelini oluşturuyor. Servas’ın kuruluş felsefesi de buna dayanıyor
zaten. Bizimle Yaşayın Bizimle Paylaşın Programı (LUSUP) bu değerleri hayatın erken
yaşlarında çocuklarla buluşturuyor. Bir anlamda barış ve dünya vatandaşlığı tohumlarını erken yaşta çocukların kalbine ekmek amaçlanıyor. Program kapsamında köye gelen gönüllüler her sene farklı olduğundan paylaşılan konular, bilgiler ve deneyimler de farklı oluyor. Bu program yedi senedir yürütüldüğünden çocuklar ve köy halkı şimdiye kadar bir çok konuda bilgi sahibi oldu ve onlarca ülke keşfedilmiş oldu. Çocukların ve köy halkının dünyaya doğru açılan pencere sayısı her sene çeşitlenmektedir. Gönüllüler köyde ailelerin yanında kalınca hayatı, davranış tarzlarını, yemekleri, kokuları, Arapça-Türkçe dillerini, müzik çeşitliliğini, Orta doğu, Anadolu ve Avrupa karışımından oluşan yerel hayatı içinde yaşayarak ve doğal akışı içinde deneyimliyorlar.
Bu yaz yedincisini
düzenlediğimiz LUSUP’a 06-14 yaş aralığında yaklaşık 90 çocuk katıldı. Çocuklar
sabahın erken saatlerinde evlerinden salyangozlar gibi çıkıp program
etkinliklerinin
uygulandığı geniş evin bahçesine, avlusuna, Antakya'yı gören asma
ağacının altına ve boşluk bulunan her noktasına akın ettiler. Çocuklar ve gönüllüler
her gün yeşil bahçenin içinde sebze, meyve ve orada her daim çalışan Huriye
Teyze ve diğer çiftçiler ile beraberdiler. Hindistan’dan gelen Ulhas (63) ve Sumon (61) kadim Hint
kültürünü, yogayı, vejetaryenliği ve çok dilli Hint yaşamını çocuklarla ve
yerli gönüllülerle paylaştılar. Sumon her sabah 7’de mahalle kadınları ile yoga
yapıp onların hayatlarında sıra dışı bir alışkanlık geliştirdi. Yoga ile ilk defa tanışan mahalleden Hayat düşüncelerini şöyle ifade ediyordu; "Yoga çok güzel bir şey. Rahatlatıyor. Misafirler gidince de buna devam edeceğim." Akşam
saatlerinde sokağın halkı ile Hint yemekleri pişirdi. Onlar için şarkılar
söyleyip Hint dansları yaptı. Aynı anda köyün yerli danslarını, müziklerini, dillerini ve
yemeklerini öğrendi.
Fransa'nın Alp dağları
eteklerinden Suriye'nin kıyısına bir köye gelen Janine (65) ise her gün incir ağacının altıdaki hasırın
üstüne çocuklarla beraber oturup onlara Fransızca şarkılar ve kelimeler öğretti.
Geleceğin kültür seyyahlarına Avrupa haritasını çalıştırdı. Fransa'nın coğrafyası
ve kent yaşamı ile ilgili resimler ve videolar gösterdi. O anda çocuklar muhtemelen büyüyünce
gerçekleştirecekleri seyahatleri şimdiden hayal etmeye başladılar. Janine, özgürleşen
ama yalnızlaşan Avrupa kentlerinin aksine az özgür ama yalnızlığın olmadığı bir
hayatı yaşadı Antakya’da, Ekinci köyünde. İki dille yetişen çocuklardan Arapça
ve Türkçe öğrendi. Suriye’de
süre giden şiddetten dolayı buralara gelmesini
istemeyen ailesine ve arkadaşlarına az ilerde sınırda yaşanan çatışmalara
rağmen hayatın güzel yüzünün devam ettiğini gösteren fotoğraflar gönderdi. Bu program aynı zamanda Suriye’de devam eden acımasız şiddetin komşusu olan biz yerli halka
ve özellikle çocuklara barışı akıldan çıkarmamayı amaçlayan bir girişimdir. Ve
sırf bu yüzden Samandağ’da yerel bir dernek (SAGİD) ile işbirliği yapılarak
Akdeniz’in Suriye’ye bakan geniş sahilinde barış uçurtmaları uçuruldu. Uçurtmasını çok yükseklere çıkarabilen minik Ege bana şunları söylüyodu; "Mehmet Abi, uçurtmamı acaba Suriyeli çocuklar da oradan görebilirler mi?Program kapsamında her sene yapıldığı gibi Antakya'nın yerel ibadethaneleri olan Cami, Ziyaret, Kilise (Ortodoks, Katolik ve Protestan) ve Sinagog ziyaret edildi. Çok kültürlülüğü ve yerel değerleri konu edinen Ahşap yakma sanatını Zeynep&Naim ustalar gösterdi ve bunu çocuklara öğrettiler.
Üniversiteden gelen Ressamlar Musa ve Ediz köyün en canlı yerinde çocuklarla beraber duvara barış, Servas ve özlenen dünyanın tablosunu yaptılar. Antakya'nın barış birikimi ve kitap zenginliğini çocuklarla buluşturmak için Antakya'nın en büyük kütüphanesi keşfe gidildi. İl Halk Kütüphanesi ile ortak etkinlikler yapıldı. Yurt dışından gelen misafirlere ve çocuklara Ebru sanatı öğretildi. Hasan Abi çocuklara Arap alfabesini, okuma ve yazmanın ilk adımlarını öğretti. Ve böylece Antakya’da solmaya başlayan bu kadim dille ilgili merak ve duyarlılık yaratıldı. Elbette dil duyarlılığı sadece Arapça ile sınırlı değildi. Züleyha’nın çalıştırdığı Servas Çok Dilli Çocuk Korosu Antakya'nın ve dünyanın en
köklü dilleri olan Ermenice, İbranice, Kürtçe ve Türkçe şarkıları seslendirdi. Halka yapılan sunum gecesinde bu koro büyük ilgi gördü. Programı yürütenler şuna inanmaktadır. Çok dille büyüyen bir çocuğun ayrımcı olma ihtimali çok düşüktür. Bu sebeple dil öğretimi programın temelini oluşturmaktadır. Tıpkı barış gibi. Program boyunca Barış’ın şarkı, söz, resim, hikaye, şiir ve farklı dillerle beraber işlenmesi ve çocukların bunlara her gün maruz bırakılması çocukları beslemiş ve büyütmüştür. Ferdus’un çalıştırdığı kitaplar çocukların dünyasında öyle izler bıraktılar ki…. Küçük Prens, Martı, Momo, Pal Sokağı Çocukları, Aziz Nesin çocuk kitapları…Program boyunca çocukların gözlerine ve yüreğine hitap eden kitaplar portakal ağacının altında serildi. Eller ve gözler
kitapların üzerinde sürekli gezindi durdu. Kitaplar akşam paydosunda evlere taşındı. Okundu. Geri getirildi. Yerlerine kondu. Bir anlamda çocukların Seyyar Kütüphanesi vardı.
Yedi yıl önce programla
tanışan ve bununla büyüyen gençler en az bir yabancı dili öğrendiler. Bu sayede
bu programda gönüllü çevirmenlik görevi almaya başladılar. Bu süre içerisinde o
kadar farklı insan tanıyıp o kadar farklı fikirlerle tanıştılar ki köy yerinde dünya
vatandaşlığı, sınırların anlamsızlığı, vejetaryenlik, farklı inanç ve cinsiyet
tercihleri gibi konular hakkında tartışacak kadar açık fikirli ve birikim
sahibi oldular. Her günün bitiminde yıldızların altında ve zeytin ağaçlarının
arasında
gönüllülerle yapılan sohbetler gösterdi ki bu program artık Servas
Okulu adını hak etmiştir. Ve okul ilk mezunlarını vermişti. Program bitiminde bu
mezunlar artık resmen Servas üyesi olma sürecine girdiler. Bu okulu anlatmaya devam edelim. Geleneksel
değerleri çağdaş dünyanın sunduğu olanaklarla birleştiren ve çocukların
gelecekte ihtiyaç duyacakları dil, kültür, sanat, yazı, resim, ifade yeteneği,
çevre bilinci, barış, insan ve hayvan hakları konularında duyarlı kılan yani uzun yıllar süren okul yaşamında
öğretilmeyen birçok konu bu okulda öğretiliyor. Duvarsız okul. Eskilerin değişi
ile Hayat Okulu. Mesela, çocuklar etkinlikler boyunca bahçelerde çalışan
insanları gözledi. Kimi zaman onlara yardım ettiler. Ağaçların arasında resim
yaparken yan tarafta kazanda kaynayan domates salçasını izlediler. İbrahimamcanın Boğma rakı ve tandır ekmek yapımını gördüler. Merak yüklü çocuklar topladıkları bitki çeşitlerini büyük kağıtlara yapıştırdılar. Arapça, Türkçe ve İngilizce isimlerini yazıp onları sergilediler. Derelerde çıplak ayakla yürüdüler. Balık, kurbağa ve yengeçleri gözleme fırsatları oldu. Geri dönüşüm dersinde plastik şişelere ektikleri mercimeğin filizlenmesini gün gün izlediler. Onu suladılar. Haylaz veletler birbirlerinin ter ve toz kokusunu duyarak ve kimi zaman yerlerde yuvarlanarak geleneksel oyunları oynadılar. Oyuncaklar yaptılar. Hem de tüm malzemeler doğadan ve geri dönüşüm sepetinden toplanarak. Satın almadan birçok şeyin yapılabileceğini fark ettiler. Bilgisayardan uzak durup doğanın kucağına oturdular her gün. Toprağa. Yana yana. Kimi
zaman ayaklarını su arklarında tutarak kimi zaman da zeytin, incir ve dut ağaçlarına tırmanarak eğlendiler. Komşular gönüllülere ve çocuklara su, kahve ve yemek taşıdılar. Çocukların kanayan dizlerine pamuk ve buz anında yetiştirildi. Servas Okul Kampüsü içinde yaşayan yerel halk her sene olduğu gibi bu sene de tüm etkinlikleri gördü, işleyişe yardımcı oldu ve üretilenleri izledi. Aileler farklı dünya görüşlerine, dine, millete, yaşam tarzına ve kıyafetlerine sahip dünya insanlarını her sene görünce ve evlerinde ağırlayınca hoşgörülerini arttırdılar. Ve doğal olarak çocuklarının özgürlük taleplerine daha sıcak bakmaya başladılar. Barış işte bu anda başlamaz mı zaten? Bu okulun köyün
Servas Okulu için para
gerekmiyor. Müdür de yok. Standart bir program hiç yok. Dersler gönüllülerle her
gün planlanıyor ve anlık değişiklikler yapılıyor. Mesela, yoldan geçen bir köylü
aniden bir eğitimciye dönüşebiliyor ve çocukluğunda oynadığı bir oyunu
çocuklara öğretebiliyor.
Yerelde uygulana bir programa evrensel destek geldi yine bu sene. Kore’den, Belçika’dan, İstanbul’dan, İskenderun’dan, İzmir’den, Diyarbakır'dan ve yerelden değişim arzu eden ve programa inanan dostlar çocukların tişörtlerini,
Yerelde uygulana bir programa evrensel destek geldi yine bu sene. Kore’den, Belçika’dan, İstanbul’dan, İskenderun’dan, İzmir’den, Diyarbakır'dan ve yerelden değişim arzu eden ve programa inanan dostlar çocukların tişörtlerini,
Bu programda teknoloji asgari düzeyde kullanılıyor. Barış, çevre, çocuk hakları vb.konularda duyarlılık geliştirici kısa filmler ve animasyonlar izletiliyor. Günün bütün etkinlikleri fotoğraflanıp sosyal medya aracılığı ile tüm dünya ile paylaşılıyor. Gün Gün. Bilgilerin, yaşananların, üretilenlerin daha fazla insana ulaşması için elbette. Yeni Servas Okulları açmak için. Dünyanın her yerinde. Mümkün değil mi?
Mehmet Ateş
mehmettates@yahoo.com
mehmettates@yahoo.com
3aydiy (Ekinci) Antakya, 18 Temmuz 2015
www.servasturkiye.org
www.servas.org
www.servas.org
Programa katılan çocukların görüşleri:
MERHABA. Ben Bilge
ATEŞ. 13 yaşındayım. Anaokulundan beri
Servas a gidiyorum.Bu örgüt bana
çok çok şeyler kazandırdı.Mesela İngilizcem eskisine göre çok gelişti.Yazın evde oturmak yerine
Servas'a gidip etkinliklere katıldım ve
buda benim için çok daha iyi oldu. Ayrıca Servas misafirperverliği de arttırdı.
Ailelerimiz gelen misafirlerle İngilizce bilmeseler bile onlarla çok iyi
anlaştılar.Çocuklarda Mehmet amcamın böyle bir etkinlik yapmasına çok
sevindiler. Gelen misafirleri çok sevdiler. Ben de 18 yaşıma geldiğimde
Servas a üye olmayı düşünüyorum ama
sadece gezmek için değil onların kültürlerini de yaşamak için üye olacağım.
BİLGE ATEŞ
SEVGİLER
Meraba, ben Mevsim Doksöz. 16 yaşındayım. Necmi Asfuroğlu And. Lisesi 3. sınıf öğrencisiyim. Servas'a 7 yıldır katılıyorum. Ilk katıldığımda 9 yaşındaydım. O zamanlar Ingilizce bir dil değil de oyun gibi geliyordu. Turistlerle birebir, iç içe olmak eğlenceli bir yandan da inanılmazdı. Ilk sene Kanada'dan Marilyn bize konuk olmuştu. Onunla zaman geçirmek unutulmaz bir şey. Küçük olmama rağmen o zamanlar çat pat konuştuğum İngilizce anlaşmamıza yeterli oluyor, bir çok faaliyet yapmamızı sağlıyordu. Beraber kültür dolu bir piknik geçirdik. Bizde kaldığından bu yana halen görüşüyoruz. Aynı şekilde 2 sene önce Rusya'dan Christina'yı konuk ettik. Beraber annemin doğum günü için pasta yapmıştık. Içine kültür dolu fikir paylaşımlarınızı kattık. Annem çok beğenmişti. Biz de çok eğlenmiştik. Geçen sene Iran'dan gelen Nasim kültürünü paylaştı ve bizi Iran'a davet etti. Ve bu sene bizde kalan Fransız Janine bize büyük ilgi gösterdi ve Fransızca öğretti;aynı şekilde bizi memnuniyetle Fransa'ya beklediğini her seferinde vurguladı. Kısaca Servas 7 senedir olduğu gibi halen hayatımın renkli, barışçıl bir parçası. Her yıl 6-16 temmuz aralığını sabırsızlıkla bekliyorum. Mehmet Ateş'e de bize bu imkanı sağladığı için şükranlarımı sunuyorum. Teşekkürler. Mevsim DOKSOZ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder