Siradisi Yasamalar; Belcika`dan Türkiye`ye TIR kamyonu Yolculugu (1. Gün)
TIR söforu Cagdas`i Belcika`daki bulusma noktamiz olan kamyon istasyonunda
dustan cikarken görüyorum. Son gördügümde cocuktu. Bakkalda yanima gelip
Hristil löz talisi alirdi sürekli. Simdi kocaman bir adam. „Dedene benzemissin.
Devüd il Karkuta“ diyorum. Gülümsüyor. „Sekiz yildir Türkiye-Ingiltere arasinda
gidip geliyorum“ diyor. Hemen yola cikmak istiyor. Bir kamyoncu refleksi bu.
Yolda olmali, zaman kaybetmemeli ve bir sonraki mola yerini hersaplamali.
Aciklama basliyor, „Sürem geciyor. Gunde 9 satten fazla süremem. Takom izin
vermez“ diyor. Kamyoncularin her hareketini kaydeden Takograf oldugunu anliyorum. Kamyoncularin hayatini her zaman
merak etmisimdir. Disaridan göründügü kadar zor ya da macerali miydi? Yillarini
ev disinda modern göcebeler olarak sürdüren yollarin sahipleri ne yer ne icer?
Nasil hisseder? Yolda giderken de dusunur? Yolculuk onlar icin ne anlama gelir?
Hayati evden ve aileden uzak yolda yasamak nasil bir duygu? Cevalari almak icin
sabirsizlaniyordum…
Cagdas tatli Arapca ve Türkcesi ile iki dilde anlatmaya basliyor heyecanla.
„TIR Soföru olmayi cocukluktan beri kafama koymustum. Bu yüzden okumak ilgimi
cekmedi hic. 14 yasimda ilk defa babamin TIR kamyonunu calip arkadasimla
gezmeye ciktim. Kucagimizda biralar vardi ve mezemiz zbib (kuru üzümdü). Ya Allah le hel
iyyem. Babamin korkusundan 3 gün eve gidememistim. Neyseki iki tokatla olayi atlattmistim. TIR
kamyonunu incelemeye basliyorum. Son model TIR kamyonun ici bir otomobilden
daha konforlu ve her türlü teknolojik donanima sahip. Ranza seklinde iki yatak
rahat uyumak icin cok uygun. Gece güzel rüyalar görüyorum ama sabah uyandigimda önce nerede oldugumu anlayamiyorum. Türkiye, Almanya ve Ingiltere hatli üc telefonu
var. Bunlkar ne? diye soruyorum; “En sevilmeyen söfor firma tarafindan
kendisine ulsilamayan söfordur” diye cevap veriyor. “Isini seviyor musun?” diye
soruyorum. Iywalla (tabiki) diye cevap veriyor ve ekliyor, “bu benim hem isim
hem hobim. Cok seviyorum. Aile
özlemi disinda beni acitan bir sey yok. Bu ise evlenmeden önce baslasaydim ya hic evlenmezdim ya da Avrupa`dan biri ile evlenirdim. Biliyorsun bizim icin dil millet, mezhep ayrimi yok nasilsa
diye anlatiyor heyecanla.“
Mutfagina göz atiyorum. Su icine konmus bakdunes, nane ve sürki bana göz
kirpiyorlar. Ve daha bircok yemek malzemesi. “Hertür yemegi
yapiyorum” diyor. “Göreceksin yapip beraber yiyecegiz”. Müzikler yüksek sesle
geliyor teybinden. “Her türlü müzik var bizde” diyor. Özgün, halk, yabanci,
Arapca…. Ahmet Kaya`dan sonra Azeri müzik basliyor sonra da Beyonce. Sarkilara
göre kimi zaman hüzünleniyor bazen solcu damarlari tutuyor. Arapca dinleyince
ise Antakya, köyü ve Suriye geliyor aklina. Efkarlaniyor. Hemen sonra da arkasindan da kamyoncularla ilgili komik anekdotlar
anlatiyor.
Koblenzde mola veriyoruz. Yillardir görmedigimiz köyden arkadaslar ve
dostlarla bulusuyoruz. Tunc, Temin, Taylan…Herkes hayatinin kisa bir özetini
geciyor. Hepimizin ortak
noktasi eglenceli bir yoksulluk gecmis ve simdinin
daha iyi sartlari... Ancak gecmise özlem agir basiyor. Yaslanmanin belirtileri mi
ne? Temin anlatiyor; „Cok para kazaniyorum. Almanya`ya entegre oldum. Cocuklarimin
en az bes dil (Almanca, Arapca, Türkce, Ingilizce ve Ispanyolca) ögrenmesi icin elimden geleni yapiyorum. Dünya vatandasi olsunlar. clocuklugumu ve ilk genclik yillarini özlüyorum. Bizim saf ihtiyarlari da… Yeves Yyeves, il Sakra, Ahmet Suphi, Nayef Srayser
hikayelerini anlatiyoruz. Kahkahlar az sonra kesiliyor ve hüzünleniyoruz. „Stakt
Ktir“ diyor. Cok degismemisin" diyorum. Atletik vücudu ile gülümsüyor; „Evet, genc kalmak istiyorsan, neseli olacaksan,
spor ve seks yapacaksin“ diyor. Kahkahalari patlatiyoruz. Dostluk kaldigi
yerden devam ediyordu. 16 sene önce iki nehrin bulustugu meydanda devasa 4.
Wilhem heykeli önünde ayni fotografi cektiriyoruz. Gece. Atatürk heykeli diyor. Aklima babam geliyor. 57 yil önce buraya yakin bir demir celik fabrikasinda calismisti. Cok kalmadi ve geri döndü. Ancak Alman teknigi, bilimi ve felsefesini buradan alip köyde biz cocuklarini yetistirirken kullandi. Türkceden önce ilk Almanca kelimeleri ondan ögrenmistim. Ilginc. Icimize serptigi bu tohumlar beni buralara getirmisti yillar sonra. Üniversitede egitim icin. Bu anlari tahmin etmis olmali idi… Umarim bulundugu yerden bana bakip gülümsüyordur simdi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder