2. Gün
Sürekli
yolda olmak… Ilginc…
TIR kamyoncularinin en büyük kabuslarindan birisi stau yani trafik
sikisikligi. Bu durum
gecikmelere ve dinlenme kamplarina gec ulasmalarina sebep
olmaktadir. Bu yüzden soförler sürekli iletisim halinde birbirlerine yol bilgisi
vermektedirler. Bu sirada sakalar, muhabbetler ve dertlesmeler de eksik
olmuyor. Almanya icerisinde siki kontroller var. Cagdas; „Ama Almanlar hata
bulmaya calismaz, hatta ufak tefek eksikleri görmezden gelirler. Rüsvet asla kabul
etmezler“ diyor.
Cek cumhuriyeti sinirinda kamyon dinleme istasyonundayiz. Aksam karanligi
cöküyor. Soförler yorgun. Bu gece konaklama burada gerceklesecek. Antakyali TIR
soförlerinin cogunluklukta
oldugu bu sektörde Arapca ve Türkce en cok duyulan
diller. Etrafta
dolanan diger diller ise Sirpca, Macarca, Romence, Cekce, Slovakca ve Bulgarcadir.
Türkiyedeki herhangi bir kamyon dinlenme
tesisinde oldugu gibi salas görüntülerle karsilasiyoruz. Cay icenler, aileleri
ile görüntülü konusup özlem giderenler, kamyonlarina su dolduranlar,
uyuklayanlar ve ayaküstü muhabbet edenler… Burasi bir tiyatro sahnesini
andiriyor. Ve bu sahnede her
gün benzer bir oyun yani bir yasam sahnelenmektedir. Bu
istasyonda Alman hükumeti gümrük ofisi acmis. Soförler dinlenip yemek yerken
ayni zamanda gümrük islemlerini yapiyorlar.
Yemek yapma isine
girisiyoruz. Her kamyoncu gibi aracin yan tarafina monte edilmis Sandik
(Mutfak) aciliyor ve gerekli malzemeler cikariliyor. Taburelere cömüyoruz. Tüpler
yaniyor, salatalar, pilavlar yapiliyor, kavunlar kesiliyor ve peynirler
dograniyor. Bu sirada köyde yasiyormusuz gibi komsularin kimisi tuz istiyor,
kimisi baharat, kimi ise biber ya da maydanos. Sürekli bir dayanisma ve degis
tokus hali… Yemegin ortasinda Cagdasin arkadaslari Ahmet ve Semih ellerinde raki
ve peynirle cikageliyorler. Sanki misafirlige gelmisler gibi. Ibin 3amme
(Kuzen) Zekai`nin Belcika`da hediye
ettigi kendi yapimi sarabi da aciyoruz. Selda`nin bol sarimsakli enfes Ebu Gannucu de eslik ediyor
bize. Aksam
yemegi cilingir sofrasi muhabbetine dönüsüyor. Komsu Sirp Stefan arkadaslara
sarilip Merhaba diyor ve bize katiliyor. Kamyonlar arasinda taburelere oturmus yemek
yerken mizah yüklü anilar, hikayaler ve fikralar gecenin karanliginda yayiliyor.
Elbette burada en fazla anlatilan erotic hikayeler… Elbette
benzer sesler sadece bizden cikmiyordu. Ahmet; “Stres atiyoruz. Gülmesek, her
seyi tiye alip mizah yapmasak bu is cekilmez bu hayat yasanmaz” diyor. “Her
istasyonda mutlaka tanidik birileri ya da
dostlarla karsilasiyoruz. Bu yüzden
bu tesisler bizim icin cok özel“ diye ekliyor Cagdas. Gece karanliginda kampta
yürüyüs yapiyorum. TIR kamyonlarinin arasinda öbek öbek insanlar. Isigin
etrafina toplanmis, yemek yiyiyor ve muhabbet ediyorlar. Binlerce yil önceki
insanlarin dogada ates etrafinda toplanip ayin yapmalari gibi birsey sanki… Bir
tas üsütüne oturuyor ve farkli dünyalardan insanlarin uyumunu seyrediyorum. Bu
meslek hepsinde benzer kamyoncu refleksi ve davranislari olusturmus. Zor sartlar
altinda huzurlu bir sahne...
Defneli (Harbole) Ahmet`in gelin evine benzeyen özenle dösenmis kamyonuna
giriyoruz. Camin önünde vazoda sari cicekler var. Yataginin önü islemeli
perdelerle kapatilmis. Perdeyi aciyor. Kitaplik gözüme carpiyor. Kafka`dan,
Liveneli`den, Tolstoy`dan ve daha bircok yazardan kitaplar. “Kitaplar bas
agrisina iyi geliyor“ diyor ve yas tutan sakali ve güzel mavi gözleri ile
gülüyor. Arka plandan Kardes Türkü ezgileri geliyor. Buzdolabinda cesit cesit
icecekler ve yiyeceklerle kamyonun icinde kendisine bir yuva yapmis. “Sasirma“
diyor “hayatim burada geciyor benim ve böyle gidecek
gibi görünüyor“. Tavana bakiyor
ve hüzünleniyor. “Daha iyi bir is bulursam bu isten ayrilirim ama
bulabilecegimi dusunmuyorum“ diyor. “Bu hayata da alistim zaten“ diye ekliyor.
Sonra da TIR kamyonu ile yogun karda giderken cektigi videolarini gösteriyor. “Asil
zorluklar kis aylarinda yasaniyor. Sen simdi tatil zamanimiza denk geldin.
Bugünler en iyi günlerimiz“ diyor.
Sandik sofrasina geri döndügümüzde kamyonun dibinde yerde hep beraber bulasiklar
yikaniyordu. Cagdas Ahmet`e laf atiyor. “Su tankimi bitirdin len. Yavasss“…
Ahmet, “Eri fi dappotek“ diye cevap veriyor. Gülüsüyoruz. Yatma vakti. Ortalik
sakin. Önümüzde yavas hareket eden insan karartilari ile gözlerim kapaniyor. Alt
ranzada Cagdas, “tisbah bi hayr (hayirli geceler“ diyor…
Uyanip gözlerimi actigimida Cagdas direksiyonun ve camin önünü özenle siliyordu.
Hem de islak mendille. Sonra yatagini ve nevresimi topladi. Kamyonun ici temiz
ve hos olunca yüzünde bir mutluluk ifadesi belirdi. Sanki bebegini yikamis gibi
huzur hissetti. Kamyonun Cagdas
ve meslektaslari icin ne kadar önemli ve özel
oldugunu daha iyi anliyordum. Kahvalti hazirlama isi basliyor. Ahmet, “Sebb il
esmer cennen ni, ya3yüne“ sarkisini mirildanarak bize dogru geliyor. Firindan
yeni cikmis simsicak pide ekmegi (hsaviy) ve kavurma ile kahvaltimiza
katiliyor. Ayni sofrada kavurma üstüne yumurtalari kiriyoruz. Kücük tüpte cay
pisiyor. Yandaki kamyoncu bizden erkenci. Cay kokusu geliyor. Kürtce
ile “Caya buyurun“ diyor. “Afiye te (sana afiyet)” diyoruz… Ilginc olan Ahmet
ve Cagdas`da sabah mahmurlugu yok. Espiriler,
sakalasmalar ve bel alti hikayeler kesintisiz devam ediyor. Elbette yol, gümrük
durumlari konusuluyor, patronlar da cekistiriliyor ayni anda… Dostlar birbirlerinin
ihtiyaclarini takas yolu ile gideriyor. Kimisi biber verip üzüm aliyor, kimisi
karpuz verip ekmek aliyor. Ve birkac ile yola cikiliyoz. Az ilerde kucuk bir levha
Cek Cumhuriyetine girdigimizi gösteriyor. Sinir nerede? Yok… Aklima birsey
geliyor ve gülümsüyorum. Sinirsiz ülkeler düsümüzü kapitalizm gerceklestiriyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder